Halil Hakan OTURAK

Halil Hakan OTURAK

BABAMIZIN OĞLU OLSA!

Sanırım artık İstanbul seçimleri ile ilgili “İşin Türkçesini” söylemenin zamanı geldi.

Seçim bittiğinden beri İstanbul sonuçları ile ilgili gelişmeleri takip ederek, hukuki sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi ve sonrasında da kamu vicdanının kabul edeceği bir süreç yaşanması için dua ediyordum. Pek yorum yapmamaya gayret ediyordum.

Fakat mazbatanın İmamoğlu’na verilmesi sonrası gördüğümüz bazı açıklamalar ve paylaşımlar üzerine uykuda olmadığımızı uyusak bile şairin “Asya’da anayurt uyur / Uykularda umut uyur / Ve bozkırda bir kurt uyur / Uykusu Türkçe” dediği gibi Türk gibi uyuduğumuzu göstermek adına hukuki sürecin tamamlanmasını beklememeye karar verdim.

 

İmamoğlu, İstanbul’da Beylikdüzü Belediye Başkanı olarak görev yaparken CHP/İP/HDP tarafından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı olarak desteklenmiş birisidir.

 

İsmi belki bazı aday adaylarına göre kamuoyunda çok bilinmeyen hatta adaylık sürecinde bundan dolayı birtakım kişiler tarafından itiraz gören bir tercih olsa da bu açığı kısa sürede kapatabilecek kadar kendisini yetiştirmiş biri olduğunu hep beraber gördük.

 

Özellikle seçim akşamından itibaren yaptığı açıklamalar, mazbatayı almadan anıtkabir ziyareti ve deftere İBB başkanı olarak imza atması, gittiği ilçelerde mitingler düzenlemesi seçmeyenlerin tepkisine sebep olurken, seçmenlerinin oldukça hoşuna giderek bir anda en çok konuşulan isim olmayı başardı.

 

Süreç netleşmeden kimsenin kazandım açıklaması yapmasını doğru bulmayan biri olduğumun altını çizerek önemli bir hususa gelmek istiyorum.

 

Maalesef İmamoğlu Kılıçdaroğlu’nun yaptığı hatayı tekrar ederek, yine memleketimizin birlik ve beraberliğine su sızdırmayı başardı.

 

Ne yapmıştı Kılıçdaroğlu?

Selahattin Demirtaş teröre ve terör örgütüne destek veren davranışları sebebi ile içeriye alındığında, gidip eşine ziyarette bulunmuştu. Yani bölücü zihniyete sahip çıkmıştı.

 

Oysa Demirtaşlara koşacağına keşke Diyarbakır’a gitseydi ve oradaki vatandaşlara: Sizin PKK ve onun uzantıları temsilciniz olamaz, biz sizi temsil etmeye talibiz demiş olsaydı. Böylelikle içeride ve dışarıda bizi ayrıştırmak için gayret edenlerin suyuna set koyacaktı. Ancak bunu tercih etmedi.

 

İmamoğlu’da, Demirtaş’ın

“Daha biz başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz dediğini…

 

Bizim bir milletvekilimiz bir PKK’lının cenazesine katıldı diye linç edilebiliyor medyada. Çok açık söylüyorum halkımızın acısına sahip çıkmayan bir milletvekili ile ilgili kusura bakmasınlar ben soruşturma açarım” ifadelerini söylediğini…

 

“27 Aralık’ta Diyarbakır’da Demokratik Toplum Kongresinin olağanüstü kongresine katılacağız özyönetimin, özerkliğin inşası ve içinin doldurulması ve sürecin siyasi zeminde daha güçlü şekilde yönetilmesi için çok yoğun şekilde tartışacağız ve önemli kararlar alacağız” şeklinde açıklamaları olduğunu gayet iyi bir şekilde bilerek Barzani’nin yayın organı Rudaw’a dedi ki:

 

“Sayın Demirtaş’ın siyasette aktif olduğu dönemde çizdiği çizgiyi beğenenlerden biriydim. Gerçekten de barışçıl, uzlaşmacı ve evrensel değerleri öne çıkaran dili vardı. Bundan da çok mutluluk duydum. Hatta kendi adıma bunun Türkiye için bir fırsat olabileceğini ve birçok duvarı yıkabileceğini de dile getirdim. Bugün de hala aynı kanaatteyim. O dilin geçerli olduğu bu ülkede çok daha mutlu olabileceğimizi görüyorum. Bu bağlamda böyle siyasi bir çizgisi olan bir insanın benim hakkımda pozitif bir şey söylemesi elbette beni mutlu etmiştir. Tabi bu söylem seçmende ne kadar etkili olur, olmaz bu benim tespit edebileceğim bir şey değil. Ama elbette beni mutlu etmiştir."

 

Bu cümleler üzerine, 2005 yılında ülkede terör adına bir sorun olmadığı halde Diyarbakır’da yaptığı mitingde bu ülkede “Kürt Sorunu vardır” diyen o dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ı o yıllarda katıldığım siyaset meydanında kınayan, 2009 yılında başlayan açılım sürecini bulduğum her fırsatta eleştiren, 7 Haziran seçimleri sonrası değişen terörle mücadele politikaları ve duyulan pişmanlıklar üzerine memleketi bu belalardan kurtarmak adına Cumhur İttifakı ruhunun destekçisi olan biri olarak diyorum ki: Hangi pencereden bakarsak bakalım bazı şeyleri hepimizin görmesi gereklidir.

 

Yani hangi siyasi partiye veya düşünceye sahip olursak olalım gerek etnik gerek dini terör örgütlerine karşı bir duruşumuz olması gerekir.

 

Bu duruş İmamoğlu’nda yoktur.

 

Çünkü: CHP yine kurucusu büyük lider Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ne mutlu Türk’üm diyene!” ifadesinin gereğini yapmak yerine önce etnik ayrılık, sonrasında ise bölünme hedefinde olanların değirmenine su taşıyarak, belki memleket hayrına kullanabileceği bir fırsatı, terör örgütlerinin mevziine taş koyarak kaçırmıştır. 

 

Birtakım arkadaşlarımızda, geçmişte AKP’de aynılarını yaptı diye bugün kendi vicdanlarını rahatlatmaya çalışsalar da Türk tarihi onları da not almıştır.

 

Keşke Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in Fettullah Gülen ile sarıldığı videoların boy boy gösterilmesine rağmen, 2010 yılında Genel başkanımız Devlet Bahçeli tarafından bu yapının tespit edilmesi itibari ile bizlerin FETÖ’ye karşı aldığımız tavrı, bugün oy veya gönül vermiş olsa da bu ülkenin temel taşlarına kast edenlere sahip çıkan kişilere karşı dünde bugünde herkes gösterebilseydi.

 

Bu bağlamda “Öyle bir gülüşü var ki sanki İmamoğlu değil halaoğlu diye” şirin gösterilmeye çalışılan kişi, babamızın oğlu olsa bu açıklamalar sonrası bizim için bitmiştir.

 

Eş dost akraba ve Türk milliyetçi dava arkadaşlarımıza duyurulur!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren ve imla kuralları ile
yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Hakan OTURAK Arşivi
SON YAZILAR