Prof.Dr. Celalettin YAVUZ

Prof.Dr. Celalettin YAVUZ

Türk Ordusu ve İdlib Harekâtı

Türkiye 8 Ekim itibariyle Suriye topraklarında yeni bir askeri harekâta başladı. Daha doğrusu kara birlikleri fiilen bölgeye girdi. Aslında İdlib ve civarında İHA’larla keşif harekâtı daha önce başlamış, Türkiye’nin eğitip donattığı Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)’nun bazı unsurları Fırat Kalkanı Harekâtı’nın icra edildiği bölgeden alınarak, Hatay üzerinden İdlib’e sokulmuştu. TSK’nın İdlib’e girmesi Rusya, İran ve Türkiye arasında sürdürülen “Astana Süreci”nde alınan bir karar sonucudur. Karar ve karara uygun İdlib’e giriş de doğrudur.

Suriye’de ABD ile de varılan mutabakatla tesisi düşünülen 4 “çatışmasızlık” bölgesinden biri olan İdlib’te istikrarı ÖSO ve onu destekleyen Türkiye sağlayacak. Esad rejiminin de zımnen destek verdiği bu plana göre İdlib’i içinde TSK ve ÖSO, dışında ise Rusya güvenliği sağlayacak. İşte burada en can alıcı soru şudur: Türkiye İdlib’e girmek mecburiyetinde miydi?

Bu sorunun cevabı “Evet”tir. Ama sorunun devamını getirelim: “Türkiye’nin, Arap Baharı çıktığı günden itibaren izlediği Suriye politikası doğru muydu? Türkiye başlangıçtaki ‘yanlış’ Suriye politikasından döndü mü?” Bu sorulara cevap arayacağız.

Türk askerinin İdlib’e girmesini eleştirenler var. Eğer 2013 yılında olsaydık bu eleştiri haklı olabilirdi. Ama İdlib ve Afrin’de yangın var. Şu andaki tehdit değerlendirmesi ve olası tehditleri önlemek, Türkiye’nin güvenliğini sağlamak için İdlib’e girmek elzem oldu.

TSK’nin İdlib’e girmesini siyasi çekişmelerine çekmemek gereklidir. Türkiye uzun süre yanlış götürdüğü Suriye politikasından dönmüştür. Bu dönüş ilk kez, o zamanlar eleştirilen Fırat Kalkanı Harekâtı’yla gerçekleşti. Çünkü Fırat Kalkanı, Türkiye’nin Suriye “tusunamisi”nde tutunabildiği son can halatıydı.

“Geçmişte Suriye politikasında bunca fahiş hatalar yapmasaydık Fırat Kalkanı ve İdlib harekâtına gerek olmayacaktı!” diyenler olabilir. Tamamen haklıdırlar. Yaşanan o yanlışlar ayrı bir gerçekti. Günümüzün gerçeği ise bu harekâtları yapmamanın yeni yanlışlar olacağıdır.

Bir başka ifadeyle yaşanan yanlışları, zamanı geri götürüp düzeltmek mümkün değildir. En azından yanlıştan döndükten sonra yeni hatalar yapılmamalıdır. Çünkü bundan sonra yapılacak her hata birkaç misliyle milletimize ve devletimize zarar olarak dönecektir.

İktidarı veya Erdoğan’ı eleştirelim derken, milli çıkarlar gözardı edilmemeli, kafalar kuma gömülmemelidir. TSK’nin girmesiyle birlikte Afrin’in devamı ve el-Bab’ın güneyinden Akdeniz’e uzatılması yönünde tartışmaların yaşandığı “Terör koridoru” akamete uğrayacaktır.

TSK’nin İdlib’e girmesiyle Suriye Türkleri rahat nefes alabileceklerdir. Bir zamanlar Rus uçaklarının ve Esad rejiminin Suriyeli Türklere kan kusturduğu Türkmendağı bu bölgededir. Keza “Bayır Bucak Türkleri”nin yoğun olarak yaşadığı Lazkiye kenti de hemen İdlib’in batısındadır. TSK’nin Hatay-Suriye toplanmasıyla birlikte Hatay’daki sığınmacı kamplarında bulunan bir kısmı Türk Suriyeli sığınmacılar sılaya dönüş hazırlığını bile başlatmışlardır.

Türkmenlerin gelecekteki can ve mal güvenliği, hak-hukukunun gözetilmesi yanında, bölgenin PKK’nın uzantısı PYD’nin Akdeniz’e çıkmayı düşündüğü “terör koridoru”nu önlemesi açısından da harekât önemlidir. Çünkü PKK-PYD’nin sözde “özerk kantonu” Afrin, Türkiye sınırında tehlikeli bir çıbanbaşı gibi durmaktadır. Bu çıban mutlaka yok edilmelidir.

Aslında Fırat Kalkanı Harekâtı sırasında, özellikle de harekâtın başlangıcından bir hafta sonra Çobanbey gibi ayrı bir noktadan Suriye’ye girilirken, Afrin’e de bir bahaneyle girilebilmeliydi. Ancak İdlib harekâtıyla PYD-PKK’nın terör yuvası Afrin’e girmek için yeni bir fırsat ortaya çıkmış olabilir. Afrin, sadece terör koridoru açısından değil, aynı zamanda PKK teröristlerinin Hatay-Osmaniye-Kilis bölgesine sızmasının önlenmesi açısından da önemlidir.

Son Söz: İdlib harekâtını eleştirenlerin “Esad gitsin de, nasıl giderse gitsin!” diyerek, farkına varmadan burnumuzun dibinde “oyun kuran” ülkelerin oyununa gelen iktidarın yanlışını eleştirmeleri makuldür. Ancak artık hatadan dönülmüş ve “olmazsa olmaz” haline gelen Fırat Kalkanı ve İdlib Harekâtı gibi gelişmeleri hatalı bulmak da yarar değil zarar verir!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren ve imla kuralları ile
yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof.Dr. Celalettin YAVUZ Arşivi
SON YAZILAR